Yapay zekâya sahip, aşırı koşullara dayanıklı, gelişmiş bir uçan keşif robotu üretildi. Ayrıntılar haberimizde
Boğaziçi Üniversitesi’nde yer alan Mikrodalga Radar ve Haberleşme Laboratuvarı’ndan (MiRaCL) bilim insanları yapay zekâ teknolojisi ile desteklenmiş keşif yapabilen yeni nesil uçan robot geliştirdi. Ekip lideri Boğaziçi Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Öncü ile birlikte aynı bölümden araştırma görevlisi Berk Omuz ve yüksek lisans öğrencisi Erol Kayataş’ın yaklaşık iki yıldır üzerinde çalıştığı robotun başta orman yangınları gibi zorlu koşullarda kullanılması hedefleniyor.
Yapay zekâ, drone’larda daha fazla role sahip olacak
Boğaziçi Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Öncü, yapay zekâ teknolojisinin yeni nesil drone sistemi çözümlerinde daha fazla rol alacağını belirtiyor. Bu teknoloji sayesinde aracın insan yönetimine ihtiyaç duymadığını ifade eden Doç. Dr. Öncü, “Yakın gelecekte yapay zekâyla desteklenmiş, ileri seviye radar, sensör ve kamera donanımları ile beraber otonom görev yapabilecek birçok yeni teknoloji, uygulama ve endüstri ortaya çıkacağını öngörüyoruz. Laboratuvarımızda bu alanda yapılan çalışmaları yakından takip ediyor ve gelişen teknolojiye katkı sağlıyoruz. Öte yandan bu teknolojiyi geliştirerek araçlarda etkin kullanmak zaman ve emek istiyor. Kamera ve lidar (Lazer darbeleri kullanılarak bir nesne veya bir yüzeyin uzaklığını anlamaya yarayan teknoloji) gibi sistemlerle birlikte geliştirdiğimiz radar da aracımızın özgün yanlarını oluşturuyor. Robotumuz geliştirdiğimiz yapay zekâsı sayesinde gece-gündüz fark etmeksizin, üzerinde bulundurduğu farklı sensörlerden gelen verileri akıllı şekilde işleyerek yeryüzünün haritalandırması gibi birçok görevi başarabilecek şekilde tasarlandı. Ayrıca rotasını belirleyerek görevi kendi başına icra edebilecek” ifadelerini kullandı.
Aracın dayanıklılığı dikkat çekici
TÜBİTAK 1001 Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Projeleri kapsamında desteklenen uçan robot projesinde görev alan yüksek lisans öğrencisi Erol Kayataş ise aracın dayanaklılığına dikkat çekiyor. Aşırı rüzgâr koşullarında da havada kalabilen aracın geliştirme süreciyle ilgili şu bilgileri verdi: “Bu araçları kullanılacağınız hava koşulları çok önemli. Rüzgâr özellikle belli yüksekliklerde zorlayıcı hızlara ve hava aracının istenmeyen şekilde sürüklenmesine neden oluyor. Biz de aracımızı tasarlarken ekstrem koşullarda da uçmayı sürdürmesini istiyoruz. Bu gibi yerlerde zorlu hava şartlarından etkilenmeyen aracımız birçok insanın hayatını kurtarabilir. Sadece arama kurtarma değil, bir bölgenin çeşitli amaçlarla haritalandırılması ile gözlemlenmesi gibi birçok alanda da kullanılabilecek potansiyele sahip.”
Kullanılan teknolojinin avantajları
Boğaziçi Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü Araştırma Görevlisi Berk Omuz ise zorlu koşulda güvenilir veriler sunan gelişmiş radarın da araçta yerini aldığını ifade ediyor. Aracın radarlarını geliştiren Omuz, sisteme bu teknolojinin eklenmesiyle gelen avantajları şu şekilde özetledi: “Radar sistemini kendimizin geliştirmesi hem radarın özelleştirilebilmesi hem de küçültülebilmesi için önemliydi. Radar sistemi sadece bir donanım değil, aynı zamanda gelen radar verisinin anlamlandırılması işlemini de kapsıyor. Hareketli bir sisteme yakın gerçek-zamanlı bir şekilde radardan gelen veriyi anlamlandırıp sunmaya çalışmak çeşitli zorlukları da beraberinde getiriyor. Ancak radar verisi sayesinde araç karanlık, sisli veya GPS sinyalinin zayıf olduğu şartlarda görevine devam edebilecek. Bulunduğu ortama dair kamera görüntüsünden elde edilmesi güç ve hatta imkânsız olan bilgilere radar sayesinde ulaşılabilir. Özetle geliştirdiğimiz bu radar sayesinde araç çok daha etkin uçabilecek.”
Tekno Safari YouTube kanalına abone olmak için tıklayın!