Okuma Süresi
3 dakika

Uzun süredir sağlık sektöründe tedavi ve beden sağlığı takibi amaçlarıyla kullanılan “beyin-bilgisayar arayüz teknolojileri”, gelecekle ilgili pek çok ihtimali içinde barındırıyor. Uzmanlara göre bu tip teknolojilerin tüketici tarafından kullanımı mümkün hale getirildikten sonra ileride geleneksel şifreler yerine düşüncelerle kimlik doğrulama yöntemleri kullanılabilir veya patronlar beyin okuyarak bunaldığımızı anlayabilir.

“Beyin-bilgisayar arayüzü teknolojileri” pek çok kişiye göre kulağa fütürist bir yaklaşım gibi geliyor olsa da beyin sinyallerinin alınarak kaydedilmesini ve cihazları kontrol etmek için kullanılmasını mümkün kılan bu tip teknolojiler üzerine uzun süredir çalışılıyor. Bu çalışmalar çoğunlukla sağlık teknolojileri üzerine yoğunlaşıyor; fakat günlük hayata uyarlanabilir kullanımların mümkün hale gelmesi de uzak bir ihtimal değil. Söz konusu ihtimaller daha iyi bir oyun deneyimini mümkün kılmaktan patronumuzun çalışma oranımızı takip etmesini mümkün kılmaya kadar çok geniş bir yelpazeye dağılıyor. Üstelik yayınlanan son istatistikler, yeni ortaya çıkan teknolojiler arasında “beyin-bilgisayar arayüz teknolojilerini” zirveye yerleştiriyor.  

Bugüne kadar yapılan en ilginç beyin-bilgisayar arayüz teknolojisi girişimlerinin çoğu sağlık temelli ve vücut fonksiyonlarından bazılarını kaybeden kişilerin bu durumuna destek olmak amaçlı üretilmiş durumda. Girişimlerin sadece çok küçük bir kısmı tüketici tarafından günlük hayata entegre edilebilir ihtimalleri içinde barındırıyor ve bunlar bir gün insanların cihazlarla olan etkileşimini kökünden değiştirecek yenilikler getirebilir. 

Pek çok uzmana göre bu yenilikler çok uzaktaki ihtimaller değil. Örneğin; yazılım veya donanıma erişim sağlayabilmek için bugün yaygın biçimde kullanılan kimlik doğrulama yöntemi unutması ve hack’lenmesi oldukça kolay olan geleneksel şifreler olsa da ileride düşüncelerin okunmasıyla gerçekleşen bir kimlik doğrulama deneyimi de kullanıcılar için mümkün olabilir. Araştırmacılar, “passthoughts” olarak adlandırdıkları bu sistemin üzerine alternatif bir yöntem olarak bir süredir eğiliyor. Yöntemle ilgili çalışmalar, minik bir kulaklığın içine yerleştirilen “beyin-bilgisayar arayüz” teknolojisinin iyi seviyede bir güvenilirlikle kimlik doğrulama yöntemi olarak kullanmak üzere düşünceleri toplayabileceğini gösteriyor. 

Gamer’lar için anlık olarak kişiselleştirilen oyun kurulumları mümkün olabilecek 

Facebook’un “beyin-bilgisayar arayüz” teknolojisiyle ilgili bir girişime yakın zamanda 1 milyar dolar değerinde bir yatırım yaptığı tahmin ediliyor. “CTRL-labs” isimli bu girişim, bileğe takılarak cilt üzerinden sinir sinyallerini algılayan ve bunları cihazları kontrol etmek üzere hareket sinyallerine dönüştüren bir teknoloji üzerine çalışıyor. Böylesi bir teknoloji hayata geçirilirse bundan sonra kullanıcıların, örneğin bir ekranı açmak için mouse’a tıklamak yerine ufak bir mimik veya el hareketi yapması yeterli olacak.  

Bununla birlikte sanal gerçeklik (VR) ve artırılmış gerçeklik (AR) teknolojilerinin de ilerlemesiyle beraber, oyun şirketlerinin de çok ciddi biçimde “beyin-bilgisayar arayüz” teknolojilerine yatırım yaptığı biliniyor. Pek çok uzmana göre çok yakında bu tip bir teknolojinin kullanılmasıyla beraber oyuncular, geleneksel bir oyun kumandası kullanmak yerine, yapmak istedikleri şeyi sadece düşünerek oyuna dahil olabilecek ve oyundaki karmaşık tuş kombinasyonlarından bağımsız şekilde daha hızlı bir oyun deneyimi yaşayabilecek. Ayrıca yakın bir zamanda “beyin-bilgisayar arayüzleri”, kullanıcının modunu ve dikkat seviyesini ölçerek oyun kurulumu sırasında onlar için daha kişiselleştirilmiş bir oyun modu sunabilecek.  

“Beyin-bilgisayar arayüz” teknolojileri verimliliği artırmaya yardımcı olabilir 

“Beyin-bilgisayar arayüz” teknolojileri, hafıza ve bilişsel uyanıklığın geliştirilmesi alanlarında da kullanılmak üzere deneniyor. Bu tip deneylerin beyne olumlu ve olumsuz etkileri hala tartışılsa da nörolojik geri bildirim (neurofeedback) sistemlerinin üzerinde bir süredir stresle başa çıkmak veya istek ve konsantrasyonu geliştirmek için çalışılıyor. “Beyin-bilgisayar arayüzü” geliştiren şirketler, bu tip teknolojilerin ileride psikolojik modu ve stres seviyesini düzenlemek için kullanılabileceğine inanıyor.  

Uzmanlara göre, bugün akıllı saat veya mobil uygulamaların kalp atış hızımızı, oksijen doygunluğumuzu veya adım sayımızı ölçmesiyle aynı şekilde ileride beynimizin nasıl göründüğüne bakmak mümkün olabilecek. “Beyin-bilgisayar arayüz” teknolojileri stres, yorgunluk veya konsantrasyon seviyemizi ve gün içindeki değişimlerini ölçebilecek ve kullanıcıların çalışmak veya dinlenmek için uygun olan zamanları belirlemelerine yardımcı olabilecek. Yani fiziksel değerlerinin takibi yoluyla kullanıcılar, kendi duygu durumları ve stres seviyeleriyle ilgili veri elde edebilecek ve bunları modlarını yükseltmek, kaygıyı azaltmak veya en verimli zamanlarını belirlemek için kullanabilecek. 

Bu alanda gelişen teknolojilerle beraber, işverenlerin de çalışanlarının stres veya konsantrasyon seviyesini ölçmesi ve verimliliği artırmak için bu ölçümlere göre iş yükü ve ortamını düzenlemesi mümkün görünüyor.  

Bu teknolojiler şirketler tarafından kâr amaçlı kullanılabilir mi? 

Uzmanlara göre, “beyin-bilgisayar arayüz” teknolojilerinin gelişmesiyle beraber kullanıcıların düşünceleriyle ilgili daha önce edinilemeyen verileri edinmek mümkün olabilir; bu da veriler aracılığıyla para kazanmak isteyen şirketlere davetiye çıkarabilir.  

Konuyla ilgili doktora araştırmasını sürdüren Richmond Wong, bizi bekleyen olası durumun bugünkü sosyal medya kullanımına benzediğini düşünüyor. Wong’a göre bugün sosyal medyayı ücretsiz bir şekilde kullanmamız ve sonrasında sağladığımız verilerin reklam şirketleri tarafından kullanılması gibi gelecekte bir gün “beyin-bilgisayar arayüz” teknolojileri aracılığıyla sağladığımız veriler de şirketler tarafından kâr amaçlı kullanılabilir.